14 Aralık 2009 Pazartesi

Amerika Sen Busun...




Toplayın bavullarınızı,
Kalplerimize dönüyoruz...


İsmail Kılıçarslan / Amerika Sen Busun...

12 Aralık 2009 Cumartesi

Seni Düşündüğümde...






Seni düşündüğümde
Patlak veriyor bir ırmak
İçimde, ta içimde...



İbrahim Tenekeci / Üç Köpük

23 Kasım 2009 Pazartesi




" Aşkının neyin üzerinde değil, neyin altında duracağına dikkat et. Sıralamana itibar et. Aşkı nefisten o zaman ayırırsın. Nefsinin altında bıraktıkların kadar eksik, üzerine koyabildiklerin kadar fazlasındır ancak. Çünkü aşk küllîdir. Bütünler, bir'ler. Ama küll ile cüz arasında mesafe başlayınca, parça bütününden kopunca hiçbir şey artık eskisi gibi kalmaz. O zaman aşk, aşk olmaz. Ey oğul, aşk deyip de aşkı darıltma. Allah'ın işine karışma. "




LÂ / Sonsuzluk Hecesi


Nazan Bekiroğlu

9 Kasım 2009 Pazartesi

Lepra




Topu uzak arsaya kaçmış
Bir çocuk olarak karşındayım, benim
Ağzımdaki şekere benzer
Dualar ederim

Tatlı, yapışkan
Çabuk biten
Diş çürüten

Hafriyat çamurundan telsiz yapan
Bir çocuk olarak karşındayım, benim
Kirlenen ellerimle bile
Seni özleyebilirim

Küçük, uzak
Özensiz

Bulduğu her parayla bakkala koşan
Bir çocuk olarak karşındayım, benim
Aldığım en büyük hazzı
Seninle paylaşabilirim

İç içe ve yüksek
Hızlı ve gergin
Kolay gelen, eşsiz

Çayını açık içen
Bir çocuk olarak karşındayım, benim
Büyüklere görünmeden
Bi sigara yakabilirim

Seninle ya da sensiz
Öksürüklerle
Düzensiz

Okumaya erken başlayan
Bir çocuk olarak karşındayım, benim
Bu zeki gözlerimle
Seni öpebilirim

Titrek ve ışıltılı
Dalgın ve unutkan
Bedelsiz

Basamakları atlayarak çıkan
Bir çocuk olarak karşındayım, benim
Dengemi kaybedersem
Sana düşebilirim

Sağlıksız ve korkulu
Çekingen, kırık dolu
Sahipsiz

Kelimeleri yutarak konuşan
Bir çocuk olarak karşındayım, benim
Ağzımı tamamlayabilirsen
Çok teşekkür ederim



MÜŞİR FUAT

31 Ekim 2009 Cumartesi

Göğe Bakma Durağı




İkimiz birden sevinebiliriz göğe bakalım
Şu kaçamak ışıklardan şu şeker kamışlarından
Bebe dişlerinden güneşlerden yaban otlarından
Durmadan harcadığım şu gözlerimi al kurtar
Şu aranıp duran korkak ellerimi tut
Bu evleri atla bu evleri de bunları da
Göğe bakalım

Falanca durağa şimdi geliriz göğe bakalım
İnecek var deriz otobüs durur ineriz
Bu karanlık böyle iyi afferin tanrıya
Herkes uyusun iyi oluyor hoşlanıyorum
Hırsızlar polisler açlar toklar uyusun
Herkes uyusun bir seni uyutmam bir de ben uyumam
Herkes yokken biz oluruz biz uyumayalım
Nasıl olsa sarhoşuz nasıl olsa öpüşürüz sokaklarda
Beni bırak göğe bakalım

Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalım
Tuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorum
Bu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibi
Sularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyor
Seni aldım bu sunturlu yere getirdim
Sayısız penceren vardı bir bir kapattım
Bana dönesin diye bir bir kapattım
Şimdi otobüs gelir biner gideriz
Dönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güç
Bir ellerin, bir ellerim yeter belleyelim yetsin
Seni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlat
Durma kendini hatırlat
Durma göğe bakalım




Turgut Uyar

7 Ekim 2009 Çarşamba

Yûsuf ile Züleyha'dan


Söz gelimi Leylâ Mecnun'u, Şirin Ferhâd'ı, Züleyha Yûsuf'u sevdiğini zannedebilir.

Oysa sevmek, en fazla, neyi sevdiğini fark etmek demektir ve seven biraz da neyi sevdiğini bilendir.

Çünkü ışığın kaynağı tektir ve kim aydınlığının kendinden menkul olduğunu iddia edebilir?

Her aşk O'na çıkar sonunda, O'ndan başkasını sevmek imkansız gibidir. Seven neyi sevdiğini bilse de bu böyledir, bilmese de bu böyledir.

Nazan Bekiroğlu

5 Ekim 2009 Pazartesi

Ankara Diriliş Okumaları Başlıyor...



Ankara'da bulunan öğrenci arkadaşlara bir duyuru:

2009-2010 kışında, 20 hafta boyunca sürecek "Diriliş Okumaları" adlı haftalık kültürel sohbet, okuma ve arkadaşlık toplantıları 11 Ekim Pazar günü başlayacak. Okumalar'ın saatleri, erkekler için 13.00-15.00 arası ve bayanlar için 15.00-17.00 arası olacaktır. Okuma toplantıları, 20 hafta sürecek ve üstad Sezai Karakoç külliyatından seçilmiş 20 eser okunacaktır. Okumalar Maltepe caddesi 24 numara 4. kattaki Server Vakfı'nda Şaban Abak koordinatörlüğünde yapılacaktır.

Geçen yıl katıldığım ve Sezai Karakoç'u tanımamda yardımcı olan bu organizasyonu tavsiye ederim.

24 Eylül 2009 Perşembe

BAL KILAVUZUNUN İLAHİSİ




Çarparak senin her şeyden örülmüş duvarına
Dedim bunlar benim lekelerimdir
Ey bütün seslerle beni çağıran
İçimdeki bu yabancı yağmuru dindir

Benle bütünleşiyor çünkü taşıdığım yük
Erimezse ne yaparım güneşi bekleyen kalbim
Eşyayla günlerim arasında biriken köpük
Harfleri değil mi ölüm kelimesinin

Açmak için gecenin bütün çeşmelerini
Siyah küller artıran kâbus aralığından
Geçeyim bir incir ve güvercin uykusuna
Geçeyim ötekiyle aynı rüyaya

Ben artık yankısıyım kendi sesimin
Ağzım kaynayan bir dua kovanı
Ve çocukken takındığım vişne küpesi
Ayet gibi çınlatıyor kulaklarımı

Kırılsın en büyük ayna olan toprak
Uykunun kız kardeşi saçlarımı öpmeden
Uçayım kan ve köpük saçarak
Adınla açılan aşkın penceresinden.



Murat Menteş



7 Eylül 2009 Pazartesi

ÇÜRÜMEK




Her şey çürüyor canım kardeşim bu dünyada
Hatıralar bile
O hatıralar ki kafatasından muhkem bir yerde saklıdırlar
O hatıralar ki tüyden hafif
Gök mavisinden duru
Etten kemikten uzaktırlar
O hatıralar ki
Bambaşka bir zaman içre yaşar dururlar
Gel demeden gelir
Git demeden giderler
Nur topu gibi açıldıkları olur bazan
Sonra sızım sızım sızlarlar
Her şey çözülüp gidiyor bu dünyada
Bir biri içinde
Bir biri peşi sıra
Bir tad dudakta
Bir ses kulakta
Sen toprakta çürürsün canım kardeşim
Ben ayakta...





Bedri Rahmi Eyüboğlu

28 Ağustos 2009 Cuma

...




Herkes kendi kitabını okuyor
Alaca bir karanlığın ertesinde.
Herkes biraz gökyüzü herkes biraz umman
Artık bir günü saklıyor nefesinde
Üstümüz başımız deniz kokuyor
Yağmur sonrası anlaşılıyor her şey
Denizlerin adına ve suyun tadına ulaşıyorum
Biliyorum öncesi yok beyazın
Sevmenin karanfilin ve kirazın...




Hüseyin Akın

26 Ağustos 2009 Çarşamba

Aklın Yenilgisine Rubai







Sana çok dualar yolladım

Gücümce hamd ve senalar yolladım

Sen bana akıl-fikir vermiştin

Suç benim Rabb'im, ben çuvalladım...



Hüsrev Hatemi





17 Ağustos 2009 Pazartesi

Şiir






Evet yine de şiirdir beni arasıra dinlendiren
Acıma aralıklar verdiren
Ufuklardan ufuklara taşıyarak kelimeleri
Ne yapılar kurdum eleğimsağma gibi
İçimdeki buluttan yağıştan şimşekten ışıklardan
Gizli bir yapı taşından ders okudum ben
Şiirin birden kaçışını denizlerden
Şiir içimizdeki zindanların mahkumu
Katil hırsız esrar üstüne esrar içen
Bardağı şarapta kıran sarhoş
Bir kadından öbür kadına uçan kuş
İçimizden fırlayan kömür tebeşirlerde
Çürüyen ayakları en düz yerde
Yağmuru sızdıran kırık bir kiremit gibi
Her vakit hele kış günleri
İçimize uygun bir çatı değildir
Öçten övgüden ölümden ve aşktan ötede
Varolmanın gereği gibi ilerde
Kahrolurken insan
Dönerken çevresinde fareler fareler fareler
Sararmış bir kağıttır şiir bile
Unutulmuş bir hol lambası gibi
Yanar söner söner yanar yanar söner




Sezai Karakoç

11 Ağustos 2009 Salı

Yardım Talebi





Efendim aslında birkaç yakın arkadaşımdan yardım istedim ancak birde buradan dile getireyim dedim. Şimdi mevzu şu ki,Nazan Bekiroğlu ile ilgili bir tez hazırlıyorum ve bana kitaplarının kısa özetleri gerekiyor.Malesef tamamını okumaya vaktim yok. Yani şöyle ki kitapların genel olarak 5-6 cümlelik konuları gerekiyor. Eserlein dilini ön planda tutmaya gerek yok. Mesela Yusuf ile Züleyha'da nasıl ki Hz. Yusuf (a.s.) kıssası anlatılıyorsa diğerlerinin de onun gibi konusu gerekiyor. Belki buradan yardımcı olabilecek birilerine ulaşabilirim.Kim bilir? (:

10 Ağustos 2009 Pazartesi

Mim: Vazgeçemedikleriniz





Sevgili blog arkadaşım Mehmet Adin tarafından mimlenmişim.Mim'in konusu vazgeçemediklerimizmiş.Muhtemelen pek çok şey vardır ama birkaçını sıralamış olayım:


1.Kendime dava edindiğim değerler.


2.Ailem,dostlarım...


3.Kitaplarım. ( Paramı onlara yatırmaktan vazgeçemiyorum. )


4.Blog yazmak.


5.Dostlarımın tebessüm etmelerini sağlamak. (:


6.Düşündüğüm ve inandığım şeyleri dile getirmekten.


7.Uğur Işılak ve Türk Halk Müziği dinlemekten.


8.Paramı lüzumsuz yere harcamamaktan.


9.Ne olursa olsun hayal kurmaktan.
Bende blog arkadaşlarım Hasan Yoruk ve Aktuel Zeka'yı mimliyorum. (:

2 Ağustos 2009 Pazar

Bilmiyorum, Yaşamakta mısın,Öldün mü?




Bilmiyorum,yaşamakta mısın,öldün mü?
Dünyada bir yerlerde bulabilir miyim seni
Yoksa,akşamın yaslı karanlığında
Bir ölüyü mü düşünmeli...


Her şey senin için:Gün boyunca dualarım.
Uyuşturan ateşi uykusuz gecelerin;
Şiirlerimin beyaz sürüsü,
Ve mavi yangını gözlerimin...


Hiç kimse daha yakın olmadı bana,
Hiç kimse böylesine üzmedi beni,
Acıya salıp gidenler bile,
Okşayıp bırakanlar hatta.




(Çeviren:Ataol Behramoğlu)

Anna Ahmatova

30 Temmuz 2009 Perşembe

8.10 Vapuru





Sesinde ne var biliyor musun
Bir bahçenin ortası var
Mavi ipek kış çiçeği
Sigara içmek için
Üst kata çıkıyorsun


Sesinde ne var biliyor musun
Uykusuz Türkçe var
İşinden memnun değilsin
Bu kenti sevmiyorsun
Bir adam gazetesini katlar



Sesinde ne var biliyor musun
Eski öpüşler var
Banyonun buzlu camı
Birkaç gün görünmedin
Okul şarkıları var



Sesinde ne var biliyor musun
Ev dağınıklığı var
İkide bir elini başına götürüp
Rüzgarda dağılan yalnızlığını
Düzeltiyorsun.



Sesinde ne var biliyor musun
Söyleyemediğin sözcükler var
Küçücük şeyler belki
Ama günün bu saatinde
Anıt gibi dururlar



Sesinde ne var biliyor musun
Söylenmemiş sözcükler var



CEMAL SÜREYA

26 Temmuz 2009 Pazar

Dünyanın hakimi olsaydınız... / Mim




Sevgili blogcu arkadaşım Mustafa Gürdal tarafından mimlenmişim.Mim'in konusu ise şöyle : "Eğer bugün dünyaya hakim olsaydınız, şu anki yaşadığımız düzende, sistemde veya aklınıza gelebilecek her hangi bir şeyde neleri değiştirirdiniz? Unutmayın elinizde sihirli bir değnek var ve kainatın insanlar üzerinde hakimi sizsiniz..."

Öncelikle bu sorumluluğu ağır yüke ortak edildiğim için teşekkür ederim.Elimdeki sihirli değnekle sanırım şunları yapardım :



  • Sonu -izm'lerle biten tüm kanaatlerin kökünü kuruturdum.Ki böylece taraf olup birbirlerine dünyayı dar etmeye çalışan insanların kötü ve saçma emellerine son verirdim.



  • Türkiye'yi Dünya üzerinde hakettiği mevkiye getirir ve Türk halkını da bu hususta bilinçlendirirdim.



  • Başta Türk ve İslam coğrafyası olmak üzere zulme maruz kalan tüm devletlerin refah ve huzur içerisinde yaşamalarını sağlardım.



  • Kara Kıtanın (Afrika) insanlarının kendi yeraltı zenginliklerini değerlendirebilmelerini sağlardım.



  • Amerika,Çin,İngiltere,Fransa vb. ülkelere kanaatin nasıl bir değer olduğunu öğretirdim.



  • Kanadalılara fokların,Japonlara balinaların ne harika hayvanlar olduklarını ve özgürce yaşamaya değer olduklarını anlatırdım (anlamak zorunda bırakırdm).



  • Bir Türkçe sevdalısı olarak Türkçe'yi dünya dili haline getirirdim.



  • İnsanların kalplerinden kötülük ve emaresini silerdim.


Sanırım insanların mahvettiği daha pek çok şeyi değiştirirdim.Neyse efendim lafı uzatmadan bende Ruzigar ve Aşk-ı Kübra blog arkadaşlarımı mimlemiş olayım ve sözü onlara bırakayım.



16 Temmuz 2009 Perşembe

Pinhan'dan




Çekildim bir köşeye
sessiz sedasız
baktım olan bitene
seni gördüm kaderimde
ebrunun halkalarını saydım
tastamam dört etti
halkalardaki kıvrımları hesapladım
tastamam senin ismin etti
isminin yanına beni de kazı dedim
boyalar isyan etti.
Elif Şafak / PİNHAN


10 Temmuz 2009 Cuma

Saklambaç





Haydi seninle saklambaç oynayalım.

Yüreğime saklanırsan eğer,

seni bulmak zor olmaz.

Ancak kendi kabuğunun ardına gizlenirsen,

seni bulmaya çalışmak bir işe yaramaz.



Halil Cibran




9 Temmuz 2009 Perşembe

Kardeşine sahip çık!





"Bir haksızlık, zulüm görürseniz, gücünüz yetiyorsa elinizle, ona gücünüz yetmiyorsa dilinizle, ona da gücünüz yetmiyorsa kalbinizle karşı çıkın. Ki, sonuncusu inancınızın en zayıf noktasıdır."
Hz. Muhammed (s.a.v.)

4 Temmuz 2009 Cumartesi

Gökyüzü Kadar Kırmızı



Yaz tatiline girdiğim şu günlerde vaktimi film izlemekle geçiriyorum. Hazır yaz okulu tam manasıyla başlamamışken filmlerin tadına varmaya çalışıyorum. Bugün Kanal 24 'te yayınlanan "Gökyüzü Kadar Kırmızı" adlı filmi izledim.Gerçekten oldukça güzel bir filmdi. Kanal24'ün sitesinde filmden "10 yaşında kör olan bir çocuk ve doğadaki seslerden kurulan yepyeni bir yaşam… Yaşamın ona getirdiği eksileri bir şaheser yaratmada kullanan, küçük bir çocuktan stara dönüşebilmeyi başaran bir sanatçının öyküsü... İtalya’nın ünlü ses editörlerinden Mirco Mencacci’nin gerçek hayatını anlatan çarpıcı ve kışkırtıcı bir film." şeklinde bahsediyor.


Konusu içinse :

"Yıl 1970. Mirco Toskanalı ve sinemaya çok düşkün bir çocuktur. Bir kazada görme yetisini kaybeder. Dönem İtalya’sında yasalar kör insanları özürlü olarak görür ve onların devlet okuluna gitmelerine izin vermez ailesi de onu kendisi gibi görme engelli çocukların eğitim gördüğü bir enstitüye gitmesi konusunda zorlar.
Burada küçük çocuk eski bir bant makinesi bulur ve onunla sesleri kaydederek hikâyeler üretir. Çocukların kendi yeteneklerini kullanırken ne kadar istekli ve yaratıcı olduklarını kanıtlayan çok çarpıcı bir İtalyan yapıtı." denilmiş.



Film görme engelli insanlar açısından sinemayı algılamamız da bize yardımcı oluyor. Film ayrıca evine çeşitli festivallerden ödüllerle dönmüş. Belki bu kadar konuşmaktansa sadece tavsiye ediyorum ve izlenesi bir film demem yeterlidir. :)



Kelimelerin Ahengi

30 Haziran 2009 Salı

Yenilmişti




Bahçıvanlar generallerden,

menekşeler mermilerden daha azdı

yenilmişti dünya

yenilmişti dünya...



Mevlana İdris

29 Haziran 2009 Pazartesi

Cam Kırığı





Cama taş atıp kaçan
Çocuklar gibisin
Tuz buz oldu yüreğim...



Ne tuhaf!
İşitmedi mahalleli...




Kelimelerin Ahengi

22 Haziran 2009 Pazartesi

Balkon Güncesi



Henüz bir adım atmıştı ki sıcak hava yüzünü selamladı. Geriye doğru bir adım attı. Anlık bir tereddütün ortasında kaldı. Bir anlık düşünmeden sonra tekrar balkona çıktı. Bahar geldiğinden beri balkona çıkmaya heves ediyordu; ancak kısa süreli oturmaların ardını aksırıklar alıyor,alerjisi kendini hissettiriyordu...

Pazar gününüm dinginliğinde balkonda oturup,kitap okumaya niyetlendi. Altına ahşap bir sandalye çekti. Ankara'nın bir kısmını gözler önüne seren balkonun manzarasına gözleri takıldı bir süre. Neden sonra balkona çıkışının asıl amacını hatırladı,kitabı açtı,kaldığı yerden devam etti:

" Samim onu görür görmez anladı ve söylendi:

- Sende bir şey var.

Tasdike de,inkara da cesareti olmayan Meral sordu:

- Ne var?

- Onu ben sana sormalıyım. "



Yoldan geçen simitçinin sesine takıldı kulakları.Aynı anda köşedeki Kahvehane'den iki kişi çıkıyor,yüksek perdeden sesleriyle sohbet ediyorlardı. Ve yine kitaba daldı :

" Meral'in sesinde, göstermeğe çalıştığı tabiliği bozan bir titreklik vardı. Önlerindeki masa küçük ve yuvarlak olduğu için, Samim onun bütün vücudunu görebiliyordu. Dizleri birbirine yapışık ve bacakları ayrıktı. Eskiden beri Samim, gizlenmiş hislerin ve günah temayüllerinin dizlere tesirine dikkat etmişti... "

Tek tük araç geçiyordu caddeden. Pazar'ın rehavetinden olsa gerekti caddenin bu dinginliği.Kitaba devam etti:

" Meral kalktı. Samim'in elini sıkan parmakları gevşekti. Onunla gözgöze gelmekten kaçınır gibi bir hali de vardı. Kendisini koparır gibi ayrılıp gittikçe sürati artan adımlarla yürümesi de Samim'in dikkatinden kaçmadı. "

Sonrasında sükûtu bozan o muazzam ses:

- Allah u ekber, Allah u ekber...


Not: Konuşmalar Peyami Safa'nın Yalnızız romanından alıntıdır.


Kelimelerin Ahengi

19 Haziran 2009 Cuma

Üç aylık yaz döneminde yapılacaklar / yapmam gerekenler :

-Yıl içerisinde özellikle Birleşik Kitabevi'nden satın aldığım ancak okumaya fırsat bulamadığım kitapları bitirmek.Bunlardan birkaç örnek:

*Yalnızız / Peyami Safa
*Pinhan / Elif Şafak
*Tehlikeli Oyunlar / Oğuz Atay
*...


-Son sınıfa geçmiş olduğum için haırlamam gereken bir BİTİRME TEZİ mevcut.Bunun üzerinde çalışmayı ve yaz bitmeden tamamlamayı planlıyorum.

-Kasım döneminde gireceğim ve henüz hiç bir hazırlık yapmadığım ALES.Yazın çalışmayı planlıyorum.


-Yıl içerisinde gerek derslerde rahat olabilmek, gerekse ALES'e rahat çalışabilmek için yaz okulunda 4 des alacağım inşallah.

Şimdilik bu kadar.

Çok çalışmam lazım çook...

15 Haziran 2009 Pazartesi

...


















i.
geceye koyuldum.
yıldızları dürüp kaldırmışsın
çözdüm indirdim.
aya gayri ihtiyari baktım,
yıkanmış ağlıyordun
mintanımı değiştirdim. gürze gül çaldım
şems derlerdi inanmazdım
sen kın dedin, inandım.

ii.
yol sürüyor.
geceyi felç eden sessizliği yaka cebimden söküyor
ve ayaklarıma ilave ediyorum.
sanki akdeniz benim oğlum değil.
künye kayıp.
fünye çekili.
gönyeyi kaptırdığım çingeneyse
çoktan buhara'yı yakmış olmalı.
ki bu, lüzumundan fazla para harcıyor demektir.

iii.



işi bıraktım.
artık aynaya da bakmıyorum
çünkü
ilân etmek;seccadeyi aynı anda kendi gırtlağına da uygulamaktır.

iv.
seni seviyorum.




Ah Muhsin Ünlü

13 Haziran 2009 Cumartesi

Kişisel Bir Şey...




Anlatın bayım
Susmayın!
Hem ne kaybetmişim ki

Dinlemekten…

Şimdi bantladım ağzımı,

Ellerimle
Ve
Dinleyeceğim
Müdahale etmeden,
Edemeden…

Lakin siz de söz verin,
Az olsun anlatacaklarınız,
Öz olsun bir de.
Tamam bayım,söz dedim,

Dinleyeceğim.

Sonra biraz lugat karıştıracağım,

Biraz “Yeni Turan” okuyacağım
Halide edip’ten.
Belki sonra biraz da şiir,
Tevfik Fikret’ten.
Hem malum geçmem lazım derslerden...


Kelimelerin Ahengi

...




Aklımdan çıkmıyorsun dedim,

başka türlüsünü yorgunum anlatmaya...



A. Cahit ZARİFOĞLU

Eskiden



Kucaklaşmamız

nemli bir toz bezinin

nadide bir vazoyu kucaklaması gibi

sessiz ve ihtiyatlı oldu.

Oysa kavuşma anlarında

kıvılcımlar çaktırır,

alevler çıkarırdık
eskiden...



Cahit Koytak

İyi Geceler Bayım...



İyi geceler bayım hiç yittiniz mi?

En az bir defa yitmeli insan.

Nasıl geçti yıllar telefon beklerken mi?

Şarkılar bitti,şarkılar bitti.

Bir şey söylemedin kadınlar için

Devrimler için bir şey söylemedin

Yıldızlar için

İyi geceler bayım.



Mevlana İdris

Buğu






Mevsim bahara dönmüş,

Oysa benim gözlerimde

hazandan kalma bir bulut.



Kırk ikindilere karışmış

gözlerimdeki buğu...





Kelimelerin Ahengi

Sevgili Dost,



Sevgili Dost,

İnsan yoktu ve sınır yoktu.

İnsan geldi ve elindeki tebeşirle sınırlar çizmeye başladı.



A. Ali Ural / Posta Kutusundaki Mızıka

?




Sonunda kendimi bulduğum

yerde mi kaybettiniz beni ?


Pablo NERUDA

10 Haziran 2009 Çarşamba

Artık Sokağa Çıkabilirsin...






Evine çağırdın ilkyaz sevinçlerini çocukluğuna

Yırtıldı gözlerin, içine hayat doldu o karanlık ışık...

Yükün yok artık her sabah hoyrat bir özgürlük uyandırıyor seni...



Kalbinde her şey eşitlendi

Haz ve sıkıntı

Boşluk ve güven

Hasret ve ölüm

Gözlerine hastalıklı bir güzellik geldi



Şimdi acı çeken yanınla bile alay ediyorsun...

Kalbine çağırdın herkesi

Kendini bile



Artık sokağa çıkabilirsin

Ömründen düştün kendini...





Cezmi Ersöz